Uzmanlarımıza Sorun

Burada bugüne kadar uzmanlarımıza sorulan ve onlar tarafından cevaplandırılmış sorular kategoriler altında gruplandırılmıştır.

Aradığınız sorunun cevabını öncelikle bu kategori başlıkları altında arayınız. Burada cevabı olan sorulara yeniden cevap verilmeyecektir. Lütfen bize cevabını bulamadığınız sorularınızı gönderiniz.


Cep Telefonları

Günlük yaşamımızda kullandığımız cihazlar elektromanyetik enerji yayar mı?

Elektrikle çalışan bütün cihazlar elektromanyetik enerji yayar. Günlük yaşamda sıkça kullanılan bazı ev aletlerinin ortamda neden oldukları elekrik alan şiddetleri aşağıdaki Tablo'da örnek olarak verilmiştir.

Tablo. Bazı ev aletlerinin neden oldukları elektrik alan şiddetleri

(Çalışma gerilimi = 110 V , çalışma frekansı = 60 Hz, uzaklık = 30 cm)

Cihaz Elektrik Alan Şiddeti (V/m)
Elektrikli battaniye 250
Su ısıtıcısı 130
Müzik seti 90
Buzdolabı 60
Ütü 60
Mikser 50
Ekmek kızartıcısı 40
Saç kurutma makinesi 40
Televizyon 30
Kahve makinesi 30
Elektrikli süpürge 16
Elektromanyetik dalgalar binaların içine girebilir mi? Binaların herhangi bir zayıflatıcı etkisi var mıdır?

Elektromanyetik dalgalar binaların içine girebilirler. Bütün cisimler elektriksel iletkenliklerine bağlı olarak elektromanyetik dalgaları yansıtma ya da geçirme özelliğine sahiptir. Elektromanyetik dalgalar, bina duvarından geçerken havada yayılmalarına göre enerjilerinin daha büyük bir kısmını kaybederek zayıflarlar.

Mobil telefonunun yaydığı güç baz istasyonuna olan uzaklığa bağlı olarak değişir mi?

Mobil telefon, arama sırasında en yüksek çıkış gücü ile baz istasyonuna ulaşmaya çalışır. Baz istasyonu ile bağlantı kurulduktan sonra çıkış gücü haberleşme sağlanabilecek en ekonomik seviyeye düşer. Mobil telefon ile baz istasyonu arasındaki uzaklık arttıkça daha yüksek çıkış güçlerinde haberleşme yapılması gerekir. Mobil telefonlar için 900 MHz'de en yüksek çıkış gücü 2 W, 1800 MHz'de 1 W'dır.

Baz istasyonlarının neden olduğu toplam elektromanyetik enerji sabit bir değerde midir? Zamana göre farklılık gösterir mi?

Baz istasyonlarının neden olduğu toplam elektromanyetik enerji sabit bir değerde değildir; kullanıcı yoğunluğuna göre değişir. Hücredeki mobil telefon sayısı ve aynı anda yapılan görüşme sayısı arttıkça, baz istasyonu anteninden yayılan elektromanyetik enerji de artar.

Baz istasyonlarunda bulunan antenler elektromanyetik enerjiyi bulundukları alana eşit olarak mı dağıtırlar? Yoksa bu dağılım yöne ve uzaklığa göre değişir mi?

Baz istasyonlarında yönlü antenler kullanılmaktadır. Bunlar genellikle enerjiyi karşılarında bulunan dar bir alana gönderecek biçimde tasarlanmışlardır. Bu nedenle antenden eşit uzaklıkta farklı noktalarda enerji dağılımı farklılık gösterir. Ayrıca, uzayda antenler tarafından uzaya yayılan elektromanyetik dalgaların güç yoğunlukları antenden uzaklaştıkça uzaklığın karesiyle, elektrik alan şiddeti ise uzaklık ile ters orantılı olarak azalır. Tepe, ağaç ve bina gibi oluşumlar sinyal seviyelerinin daha hızlı düşmesine yol açarlar. Ayrıca, binalardan yansıyarak gelen sinyallerin yarattığı farklı etkiler de bulunur.

“Şebeke Meşgul”, “Kapsama Alanı Dışında” kavramları nelerdir?

Şebeke meşgul: Baz istasyonu kullanıcı kapasitesini doldurmuş demektir. Kapsama alanı dışında: Mobil telefonun bulunduğu bölge hiçbir hücresel bölge içinde değildir.

Bir baz istasyonunun hizmet verdiği kişi sayısı neye göre değişir?

Bir baz istasyonunun hizmet verebileceği maksimum kullanıcı sayısı o hücre için ayrılan taşıyıcı frekans sayısıyla doğru orantılıdır.

Baz istasyonu neden kullanılır? Baz istasyonları olmadan, örneğin şehir dışına yüksek bir kule kurarak, iletişim sağlanabilir mi?

Baz istasyonları, hücresel haberleşme sistemlerinde merkezi istasyon olarak görev yaparlar. Baz istasyonları olmadan mobil telefonlar iletişim sağlayamazlar. Mobil telefonlar, diğer mobil telefonlarla ve sabit ağ telefonlarıyla baz istasyonlar üzerinden görüşme yapabilirler. Bir baz istasyonunun aynı anda hizmet verebileceği görüşme sayısı sınırlıdır. Bu sayı, baz istasyonuna tahsis edilen taşıyıcı frekans sayısıyla doğru orantılıdır. Bir baz istasyonuna tahsis edilebilecek toplam taşıyıcı frekans sayısı ise sınırlıdır. Hücresel yapı ile birbirini etkilemeyecek uzaklıktaki hücrelerdeki baz istasyonlarda aynı taşıyıcı frekanslar tekrar kullanılarak daha çok sayıda kullanıcının şebekeden yararlanabilmesi sağlanır. Özellikle kullanıcı sayısının yüksek olduğu yerlerde daha küçük hücreler oluşturularak şebekenin kapasitesi arttırılır. Bu amaçla kapsama alanı daha dar olan fakat daha sık aralıklarla baz istasyonları kurulur. Sorudaki gibi şehir dışına tek bir kule kurarak hücresel yapı oluşturulamaz. GSM sistemlerinde mobil telefonlar ve baz istasyonu arasında karşılıklı iletişim olması gerekir. Bundan dolayı baz istasyonu ve mobil telefon arasındaki uzaklık arttıkça, iletişimin sağlanabilmesi için hem kulenin hem de mobil telefonların çıkış güçlerinin arttırılması gerekir. İletişimin hücresel yapı kullanılmadan şehir dışına kurulan bir kule ile sağlanacağı bir yapıda, kuleye yakın mesafelerde ve kuleye uzak olan mobil telefonlarda çok yüksek elektromanyetik alan seviyeleri oluşur.

Türkiye’de kullanılan hücresel haberleşme sistemleri nelerdir? Hizmet verdiği frekans aralıkları nelerdir?

Türkiye’de kullanılan hücresel haberleşme sistemleri GSM900 ve DCS1800’dür. GSM900’ün çalışma frekans bandı 880-960 MHz, DCS1800’ün frekans bandı ise 1710-1880 MHz’dir. Ayrıca, araç telefonlarında kullanılan NMT de hücresel bir haberleşme sistemidir ve çalışma frekansı 450 MHz'dir.

Hücresel ağ haberleşme sistemi nedir?

Mobil (seyyar/cep) telefon sistemlerinde, haberleşmenin yapılacağı alan hücre adı verilen küçük alanlara bölünmüştür. Her hücrenin merkezinde bir baz istasyonu bulunur. Mobil telefonlar haberleşmelerini baz istasyonu üzerinden yaparlar. Baz istasyonları birbirlerine bir ağ yapısı şeklinde bağlıdırlar. Herhangi bir mobil telefondan gelen çağrı isteğinin ilgili kullanıcıya ulaştırılması bu ağ yapısı tarafından gerçekleştirilir. Baz istasyonları, Mobil Anahtarlama Merkezleriyle (MAM) ve Mobil Anahtarlama Merkezleri birbirleriyle ya kablo ya da yönlü radyolinklerle bağlıdırlar. Mobil telefonlarla baz istasyonları arasındaki iletişim, elektromanyetik dalgalar yoluyla gerçekleştirilmektedir. Hücresel yapı sayesinde aynı anda daha çok kullanıcı haberleşebilir. GSM hücrelerinin planlanması yerleşim bölgelerinin özelliklerine göre yapılır. Hücre planlamasını hücrenin şehir içinde ya da şehir dışında olması ve kapsanacak bölgedeki GSM abone sayısı belirler. GSM hücresel sisteminde kapsama alanına göre üç tip hücre vardır: makro hücre, mikro hücre, piko hücre. Türkiye’de de kullanılan GSM900 sistemi için makro hücreler, yerleşimin seyrek olduğu bölgelerde 25-35 km yarıçapında bir alana hizmet verebilirler. Ancak bina, ağaç ve tepe gibi engellerin çok olduğu yerleşim yerlerinde oluşturulan makro hücrelerin yarıçapları daha küçük olur. Makro hücrelerde GSM900 baz istasyonu antenlerinin çıkış güçleri 40-60 Watt olabilir. Mikro hücreler, genellikle yerleşimin yoğun olduğu ve makro hücresel kapsamayı geliştirici ve tamamlayıcı olarak kurulan sistemlerdir. Mikro hücreler havaalanı, büyük alışveriş merkezleri gibi yerlerde kurulur. Birkaç yüz metrelik yarıçapı olan alanları kapsar ve çıkış güçleri makro hücrelere göre düşüktür (GSM900 için 5-10 Watt civarında). Piko hücreler ise daha çok bina içi haberleşmelerde kullanılır ve birkaç watt çıkış gücündedir.

Bir noktadaki elektromanyetik enerji miktarı nelere bağlıdır?

Bir noktadaki elektromanyetik enerji miktarı, kaynağından olan uzaklığa, kaynağın etkin çıkış gücüne ve yayılım ortamına bağlıdır.

Ülkemizde, elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri konusunda oluşturulmuş standartlar ve sınır değerler var mıdır?

Telekomünikasyon Kurumu tarafından 12.7.2001 tarihli resmi gazatede yayınlanan “10 KHz-60 GHz Frekans Bandında Çalışan Sabit Telekomünikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik” ile Türkiye’de geçerli olan sınır değerleri belirlenmiştir.

Bu yönetmelikte yer alan sınır değerlerin belirlenmesinde ICNIRP Kılavuzu’nda yer alan sınır değerler esas olarak alınmış olup, buna ek olarak her baz istasyonu için ayrıca sınırlama getirilmiştir.

Buna göre tek bir cihaz için 400-2000 MHz frekans bandında genel yaşam alanları için Telekomünikasyon Kurumu’nun yönetmeliğinde yer alan sınır değerler, elektrik alan şiddeti için 0,341f1/2 V/m (f = frekans (MHz)), manyetik alan şiddeti için 0,0009f1/2 A/m ve güç yoğunluğu için f/3200 W/m2 ifadeleriyle verilmiştir.

Verilen sınır değerler altı dakikalık ölçüm sonucunda elde edilecek ortalama değerler içindir. Bu ifadeler kullanılarak Türkiye’de 900 MHz ve 1800 MHz’de kontrolsüz etkilenme için uyulması gereken sınır değerler Tablo’da verilmiştir

Tablo. Türkiye’de kontrolsüz etkilenme için sınır değerler

Frekans

900 MHz

1800 MHz

 

Tek Bir Cihaz için Sınır Değer

Ortamın Toplam
Sınır Değeri

Tek Bir Cihaz için
Sınır Değer

Ortamın Toplam
Sınır Değeri

Elektrik Alan Şiddeti

10,23 V/m

41,25 V/m

14,47 V/m

58,34 V/m

Manyetik Alan Şiddeti

0,027 A/m

0,111 A/m

0,038 A/m

0,157 A/m

Güç Yoğunluğu

0,28 W/m2

4,5 W/m2

0,56 W/m2

9 W/m2

Elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri konusunda oluşturulmuş uluslararası standartlar ve sınır değerler var mıdır?

Elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri konusunda birçok ülkede oluşturulan standart ve sınır değerlerin yanı sıra uluslararası standartlar ve sınır değerler de vardır. Uluslararası alanda ICNIRP (International Commission on Non-Ionizing Radiation Protection – Uluslararası İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyondan Korunma Komitesi) tarafından belirlenen sınır değerler birçok Avrupa ülkesinde ve dünyanın farklı ülkelerinde en yaygın kabul gören değerler arasındadır. ICNIRP, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Çalışma Örgütü (ILO) tarafından resmen tanınan bağımsız bir araştırma kuruluşudur. ICNIRP Kılavuzu'nda (ICNIRP Guidelines) yer alan çalışmalar ünversiteler ve araştırma kuruluşları ile işbirliği yapılarak, çok sayıda mühendis, biyolog, fizikçi, epidemiyolojist ve ilgili başka bilim adamlarından oluşan disiplinlerarası bir ekip tarafından yürütülmüştür.

Amerika Birleşik Devletleri'nde bu sınır değerler FCC (Federal Communications Commission – Federal Komünikasyon Komisyonu) tarafından belirlenmekte ve bu sınır değerlerin belirlenmesinde IEEE (Institute of Electrical and Electronics Engineers –Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü) ve ANSI (American National Standarts Institute–Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsü) tarafından oluşturulan standart değerler temel olarak alınmaktadır. IEEE/ANSI standartları da sınır değerlerin belirlenmesinde yaygın olarak kabul gören ve temel alınan değerlerdir.

Elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri konusunda oluşturulmuş sınır değerler frekansa göre değişiklik gösterir. Örneğin baz istasyonlarının çalışma frekanslarını içine alan 400-2000 MHz frekans bandında genel yaşam alanları için ICNIRP Kılavuzu’nda yer alan sınır değerler elektrik alan şiddeti için 1,375f1/2 V/m (f = frekans (MHz)); manyetik alan şiddeti için 0,0037f1/2 A/m ve elektromanyetik güç yoğunluğu için f/200 W/m2 ifadeleriyle verilmiştir. Bu ifadelerle verilen sınır değerler altı dakikalık ölçüm sonucunda elde edilecek ortalama değerler içindir.

Bunun yanında IEEE ve FCC standartlarında yer alan güç yoğunluğu üst sınırı 300-1500 MHz frekans aralığında f/150 W/m2, 1500-100.000 MHz frekans aralığında 10,0 W/m2 olarak verilmiş olup, bu ifadelerle verilen sınır değerler otuz dakikalık ölçüm sonucunda elde edilecek ortalama değerler içindir. Buna göre genel yaşam alanlarında, GSM900 ve DCS1800 sistemleri için kontrolsüz etkilenme için sınır değerler aşağıdaki tabloda verilmiştir.

 

Tablo. Kontrolsüz Etkilenme İçin Sınır Değerler

900 MHz için Sınır Değer

ICNIRP

IEEE/FCC

Elektrik Alan Şiddeti

41,25 V/m

-

Manyetik Alan Şiddeti

0,111 A/m

-

Güç Yoğunluğu

4,5 W/m2

6 W/m2

 

1800 MHz için Sınır Değer

ICNIRP

IEEE/FCC

Elektrik Alan Şiddeti

58,33 V/m

-

Manyetik Alan Şiddeti

0,157 A/m

-

Güç Yoğunluğu

9 W/m2

10 W/m2

 

Yukarıda verilen sınır değerlerin dışında;

İngiltere'de sınır değerler:

900 MHz’te 5,7 W/m2 (46,4 V/m) ve 1800 MHz’te 10,0 W/m2 (61,4 V/m)'dir.

İsviçre, genel olarak ICNIRP standardını kabul etmekle birlikte tek bir baz istasyonu anteni için sınır değeri 900 MHz’te 0,042 W/m2 (4,0 V/m) ve 1800 MHz’te 0,095 W/m2 (6,0 V/m) olarak belirlemiştir.

İtalya, günde 4 saatin altında maruz kalınan durumlar için sınır değer olarak 1,0 W/m2 (19,4 V/m), 4 saatin üstü için 0,1 W/m2 (6,1 V/m) olarak belirlemiştir. Ayrıca, İtalya’da yerel yönetimlere bu sınır değerleri düşürme yetkisi de verilmiştir.

Rusya'da sınır değerler:

900 MHz’te 0,024 W/m2 (3,0 V/m)'dir.

Çin'de sınır değerler:

900 MHz'te 0,066 W/m2 (5,0 V/m)'dir.

 
 
Mobil araç telefonları güvenli midir?

Mobil araç telefon antenleri araba dışına monte edilirler. Standartlarla belirlenen RF seviyelerine etkisinde kalmak için çok uzun süre ve mobil araç telefonu antenine çok yakın bulunmak gerekmektedir.

Aracın iletken olan metal gövdesi RF elektromanyetik dalgalara karşı kalkan görevi görmekte ve böylece etki azalmaktadır. Arka pencereye monte edilmiş mobil araç telefonu anteni dolayısıyla araçtaki kişilerin etkileneceği RF enerji seviyelerinin standartlarla belirtilmiş seviyelerin altında olması için tavsiye edilen uzaklık en az 30-60 cm’dir.

En fazla 3W çıkış gücü olan ve düzgün monte edilmiş bir mobil araç telefonu anteniyle aradaki uzaklık en az 15 cm olduğunda, aracın içindeki ya da yakınındaki kişilerin etkilenebileceği RF enerji, FCC’nin belirlediği sınır değerlerin çok altında kalmaktadır.

Etkinin zamana göre ortalaması alındığında etkilenilen değerler daha da azalmaktadır.

Radyo ve TV verici yayınları güvenli midir?

Radyo ve TV vericileri de RF elektromanyetik dalgalar yoluyla yayın yaparlar. Yayın yapan antenlerden dolayı çevrede yaşayanları etkileyebilecek RF enerjisi miktarı, istasyon tipi, kullanılan antenin tasarım karakteristiği, antene iletilen güç, antenin yüksekliği ve antenden uzaklığa göre değişir.

Bazı frekanslarda insan vücudu tarafından emilen elektromanyetik enerji başka frekanslardaki emilime göre daha fazladır. Dolayısıyla yayınlanan sinyalin frekansı da önemlidir. Kişinin boyutlarına bağlı olarak ayakta duran bir yetişkinin RF elektromanyetik dalgalardan en fazla etkilenebileceği frekans bölgesi 80 ile 100 MHz arasındadır.

Ancak, radyo ve TV verici antenleri yüksek kuleler üzerine kuruldukları ve kuruldukları bölgelerin yaşam bölgelerine uzak seçildikleri sürece halkın etkilenebileceği RF enerji seviyeleri önerilen seviyelerin altında olmaktadır. Dolayısıyla, radyo ve TV vericileri insanların yaşam alanlarından uzak yerlere kurulmalıdırlar.

Bir apartmanın çatısında ya da duvarında baz istasyonu anteni bulunması o apartmanda bulunanları yüksek risk grubu haline getirir mi?

Baz istasyonlarındaki antenler dar bir bölgeyi etkileyen yönlü antenlerdir. Bu antenler arkalarında ya da diplerinde ışımanın çok az olacağı biçimde tasarlanmışlardır. Bu nedenle bulundukları binada yaşayanları yüksek risk grubu haline getirmezler.

Ancak antenin konumu, antenin ışıma örüntüsünün kurulduğu binayı içine almayacak şekilde belirlenmelidir. Ayrıca, anten için yer seçimi ve antenin kurumu sırasında yakın alandaki binaların risk altına alınmamasına dikkat edilmelidir.

Anten yeri, çalışma frekansı ve çıkış gücüne göre hesaplanacak güvenlik mesafesi içinde insanların istem dışı ve sürekli maruz kalmayacağı şekilde seçilmelidir.

Elektromanyetik radyasyonun insan vücudunda en fazla etkili olduğu bölgeler nerelerdir?

Elektromanyetik radyasyonun ısıtma yönünden insan vücudunda en etkili olduğu bölgeler başka bölgelerden farklı olarak fazla ısıyı dağıtacak kan akışı olmamasından dolayı gözler ve testislerdir.

Ancak mobil telefon ve baz istasyonları antenleri tarafından yayılan güç, bu tür bir ısınmaya neden olmayacak denli düşüktür.

Kalp pili kullananlar mobil telefon kullanabilir mi?

ANSI (American National Standarts Institute–Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsü) standartlarında kontrolsüz etkilenme için belirlenmiş seviyeler korunduğu sürece vücut içine konulmuş tıbbi elektronik cihazların mobil telefon ya da baz istasyonlardaki antenlerinden yayılan RF dalgalardan etkilendiklerini gösteren bir kanıt bulunmamaktadır.

Ancak mobil telefon anteni doğrudan kalp pili üzerine konulursa etkilişim olasıdır. Bu nedenle mobil telefonların kalp pili kullananlarca göğüs cebinde taşınmaması önerilmektedir.

Mobil telefonlar ve baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik dalgalar düşük doğum ya da sakat doğuma neden olurlar mı?

Bütün vücudun ısınmasına yol açacak derecede RF dalgaların etkisinde kalmak düşük doğum ve sakat doğuma neden olabilir. Ancak mobil telefonlar ve baz istasyonu antenlerinin yaydığı güç, bu tür bir ısınmaya neden olmak için çok düşüktür.

Mobil telefon ve baz istasyonları antenlerinden yayılan RF dalgaların yol açtığı ve halkın etkilendiği güç seviyelerinin düşük doğuma ya da sakat doğuma yol açtığını gösterir hiçbir laboratuvar ve epidemiyolojik kanıt yoktur.

Baz istasyonları nükleer radyasyona neden olur mu? Bu radyasyon canlılar üzerinde nükleer radyasyona benzer etkiler yapar mı?

Nükleer radyasyon, yüksek enerjili fotonların yol açtığı iyonlaştırıcı radyasyondur. Baz istasyonlarının neden oldukları ışınım iyonlaştırıcı olmayan radyasyon sınıfında olup baz istasyonları nükleer radyasyona neden olmazlar.

İyonlaştırıcı radyasyon bölgesindeki dalgaların frekansları baz istasyonlarının çalışma frekanslarından yaklaşık milyon kere daha yüksektir.


Doz ve Doz Hesaplamaları

Ben bir röntgen teknisyeniyim. Hastaya film çekerken cihazın kilovolt, miliamper ve saniye değerlerini hastaya ve hastanın filmini çekeceğim bölgesine göre ayarlıyorum. Ancak bunun karşılığında hastaya ne kadar radyasyon dozu verdiğimi bilmiyorum.

Röntgen cihazlarında, miliAmper(mA) değeri cihaz tüpünde oluşturulması istenen elektron demetinin büyüklüğünü, kiloVolt(kV) bu demetin tüp anotundan katotuna gönderilme enerjisini (ve aynı zamanda bu elektronların katotla etkileşmesi sonucunda çıkacak X ışınlarının maksimum enerjisini) ve saniye ise cihazın bu kV ile mA değerlerindeki çalışma süresini ifade eder.

Gray(Gy), soğurulmuş doz (radyasyona maruz kalan bir cismin birim kütlesi tarafından soğurulan enerji miktarı) birimidir.

mAs, yukarıda ifade edilen mA ve saniye’nin çarpılmış halidir. Belli bir kilo volt(kV)’taki tüp potansiyelinde çalıştırılan X ışını cihazının bir şutlamada ürettiği toplam doz mAs ile doğru orantılıdır.

Bu iki parametre, öncelikle tüm etkenler(özellikle cihazın voltajı, tüp odağının şutlanan cisme uzaklığı, cismin şekli ve büyüklüğü) sabit tutulduğunda, şutlanan cisim tarafından soğurulan doz(Gy), mAs ile doğru orantılı olacaktır. Yani mAs ne kadar arttırılırsa cisim tarafından soğurulan dozun miktarı o kadar artacaktır.

Gerçek doz değerini hesaplayabilmek için daha çok parametreye ihtiyacımız vardır. Bunların en önemlilerinden bazıları

Cihazın çalışma voltajı – radyasyon çıkış dozu voltajın artmasıyla hızla artar,

Tüp filitrasyon değeri,

Tüp odağının şutlanan nesneye uzaklığı. Radyasyon şiddeti uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır. Örneğin, tüpten 1 m uzakta ölçülen doz hızı, 2 m uzakta 1/(2)2 yani 1/4 oranında azalacaktır.

Sabit bir mAs için, cihazın gücü(tek faz veya 3 faz), tüp katot malzemesi v.b. gibi diğer faktörlerdir.

Işınlanan cisim tarafından, kullanılan mAs’a karşı soğurulan dozu tespit edebilmenin en iyi yolu uygun bir radyasyon ölçüm cihazı kullanılmasıdır. X ışını cihazının yapılan kalibrasyonları sonucunda hazırlanan raporlarında da mAs’a karşı çıkış dozunun belirtilmesi gerekir.

Örneğin; 2,5 mm alüminyum filtre kullanılan, üç fazlı jeneratörle beslenen, 100 kVp tüp voltajında çalışan bir cihaz için tüpten 1 metre uzakta 100 mAs karşılığındaki kerma hızı 1.1’dir. Bu da 0,00000011 kGy/mAs demektir. Aynı parametreler sabit tutularak, ışınlanan cismin X ışını için kütle soğurma katsayısının hesaba katılmasıyla, cismin soğurduğu doz bulunacaktır.


Güvenlik Taraması

Hava alanları ve bazı alışveriş merkezlerinin girişlerinde çanta kontrolünde kullanılan X ray cihazları ve içinden geçtiğimiz kapı detektörleri arasında ne fark vardır?

X Ray Cihazları (Paket Kontrol Cihazları) X-Ray(X-ışını) cihazları genel olarak çanta, paket, zarf gibi malzemelerin güvenliği tehdit edici biriçerik taşıyıp taşımadığı ve ne taşıdığının tespitinde kullanılan cihazlardır. Bu nedenle “Paket Kontrol Cihazı” olarak da adlandırılırlar.

Paket Kontrol Cihazı

Bu cihazlar

Özel veya kurumsal bina girişlerinde veya alışveriş merkezleri gibi alanların giriş çıkış noktalarında çanta ve paket içeriği

Güvenlik seviyesi özel alanlar için posta zarflarının veya paketlerinin içerik tespiti,

Gümrük alanlarında veya benzeri alanlarda konteynır veya tır içeriği,

Emniyet güçleri tarafından tespit edilen şüpheli paketlerin içerik kontrolü için kullanılabilir.

X Ray cihazı ile elde edilen çanta içi   görüntü

X Ray Cihazı ile Elde Edilen Çanta içi Görüntü

Ancak, X ışınları iyonlaştırıcı türden radyasyon olduğundan cihaz içinden kesinlikle canlı bir varlık geçirilmemelidir.

Metal Kapı Detektörleri

Metal Kapı Detektörü

Metal kapı detektörleri elektromanyetik alan prensibi ile çalışırlar. Kapı şeklindeki alanda bir elektromanyetik alan oluşturarak içerisinden geçen insan üzerindeki metali metal yoğunluğuna göre tespit etmektedirler. Bu cihazlar iyonlaştırıcı radyasyon içermezler.

Özetle, çanta ve paketlerimizin kontrol edildiği cihazlar X ışını ile çalışmaktadırlar. Metal kapı detektörleri ise elektromanyetik alan ile çalışırlar ve bünyesinde X ışını bulunmamaktadır.

Metal Kapı Detektörü


Hamilelik ve Radyasyon

Radyoaktif iyot tedavisi sonrası kısır olma ihtimalim nedir?

Radyoaktif iyot tedavisi gören bir kişinin testis veya yumurtalıklarının kısır kalacak kadar radyasyon alması ihtimali çok zayıftır. Bunun yanı sıra, sonraki nesil biyolojik etki ihtimali de çok düşüktür.

Eşimin veya benim radyoaktif iyot tedavisi görmesi halinde hamile kalmak için ne kadar beklemeliyim?

Radyoaktif iyot tedeavisinden sonra hamile kalma uğraşları öncesinde beklenmesi gereken sürenin genellikle 4 ila 6 ay arasında olması önerilir. 4 aylık periyot Avrupa Komisyonunun 1997 raporunun 15. sayfasında, 6 aylık periyot ise Uluslar arası Radyolojik Korunma Komitesi tarafından (Publication 54) öne sürülmektedir.

Benim veya eşimin üreme organlarımızın bulunduğu bölgenin röntgen filmi çekilmesi halinde hamile kalmak için ne kadar süre beklemeliyim ? Böyle bir film çektirirsek kısır kalma ihtimalimiz var mı?

Tanısal radyolojide kullanılan dozlarda bugüne kadar böyle bir kısırlık etkisinin varlığını ispatlayan her hangi bir olaya rastlanmamıştır. Böyle bir etki olsa bile ihtimali çok düşüktür. Öte yandan bu tip radyasyonların vücutta bıraktığı bir kalıntı yoktur. Dolayısıyla, hamile kalmayı beklemek için aradan belli bir süre geçmesini beklemeye gerek yoktur.

Hamileyim. Direkt olarak karnım maruz kalmasa da diş, mamografi, göğüs, kol-bacak, kafa veya tomografi filmi çekildiğimde bebeğim ne tür bir risk altında kalır?

Karın dışındaki her hangi bölgenin ışınlanması bebek üzerinde bir risk yaratacaksa bu risk çok küçük bir risk olacaktır. Çünkü, X ışını demeti sadece ilgilenilen bölgeye odaklandırılacağından diğer bölgelere etki edecek doz miktarı minumum seviyede olacaktır. Radyasyondan korunma konusunda kurallara uygun çalışan yerlerde çektirilecek kafa, kol, bacak, göğüs, diş filmlerinde, teknisyenin alacağı basit korunma teknikleri ile bebeğiniz X ışınlarına direkt olarak maruz kalmayacaktır. Bebeğe ulaşabilecek radyasyon saçılmaları ise oldukça düşük seviyede kalacak ve bu da normal doğum kusuru veya düşük ihtimali riskinde bir artışa neden olmayacaktır.

Akciğer filmi çektirdikten sonra hamile olduğumu öğrendim. Ne yapmalıyım?

Fetusun maruz kalacağı 100 mGy’den düşük dozlarda Uluslararası Radyolojik Korunma Komitesince (ICRP) yayınlanmış olan ICRP-84 nolu “Hamilelik ve Tıbbi Işınlamalar” isimli kitapçığında belirtildiği üzere bu dozun fetus üzerinde ciddi bir etki oluşturmadığı ve hamileliğin sonlandırılmasına gerek bulunmadığı değerlendirilmektedir.

Anılan bu yayında 100-500 mGy arası dozlarda hamileliğin sonlandırılması için kararın kişinin durumuna göre değerlendirilmesi ve verilmesi gerektiği ifade edilirken, 500 mGy’den yüksek dozlara maruz kalınması halinde ise hamileliğin de aşamasına bağlı olarak ciddi anlamda bir etkilenmenin söz konusu olabileceği ileri sürülmektedir.

Hamileliğin son dönemlerinde maruz kalınan 100-1000 mGy arası radyasyon dozunun, bebeğin organları oluşmuş olacağından, etki ihtimali düşük olacaktır.


Nükleer Tıp Hasta Sorunları

Tedavi amacıyla bana I-131 radyoaktif maddesi verildi ve bir süre sonra eve gönderildim. Çevremdeki kişilere zarar verir miyim? Zarar vermem söz konusuysa bunu önlemek için neler yapmalıyım?

Almış olduğunuz radyoaktif maddeden dolayı yakınınızda bulunan kişiler hem vücudunuzdaki maddenin sebep olacağı dış ışınlanmadan hem de vücudunuzdaki maddenin idrar, ter, tükürük gibi vücut sıvılarınızla atılmasından dolayı oluşabilecek bulaşmalardan radyasyonun zararlı etkilerine maruz kalabilirler.

Aile bireyleri ile çevrenizde bulunan kişilerin radyasyonun zararlı etkilerinden korunmasını sağlamak için hekim tarafından verilmiş olan talimatlara uymanız gerekmektedir. Taburcu olduktan sonra çevrenizde bulunan akrabalarınızı, yakınlarınızı, arkadaşlarınızı ve diğer kişileri korumak sizin sorumluluğunuzdadır.

Bu sorumluluğunuz dahilinde

Hastane çıkışında toplu taşıma araçları kullanılmadan taksi veya özel arabayla yolculuk edebilir ancak aracın arkasında ve sürücüden en uzak tarafta oturmanız gerekir. Aynı sürücü ile (2) saatten fazla yolculuk etmeyin. İlk hafta süresince, toplu taşıma araçlarıyla yolculuk yapmak zorunda kalırsanız yolculuk süresi (2) saati aşmamalıdır. Diğer yolcuların radyasyona daha az maruz kalmasını sağlamak için gerekli önlemleri alın. Örneğin sürekli olarak aynı yolcunun yanında oturmayın, belli sürelerle yer değiştirin. Eğer boş yer varsa diğer yolculardan en uzak yere oturun.

Mümkünse başkalarının kullandığı tuvaleti kullanmayın. Temizlik kurallarına dikkat edin ve idrarınızı oturarak yapın. İdrarınızın etrafa sıçramasını engelleyin. Temizlenirken tuvalet kağıdı kullanın. Tuvalet kağıtlarını çöpte biriktirmeyin, tuvalete atın ve tuvaleti bol su dökerek temizleyin. Ellerinizi her hangi bir yere dokunmadan bol su ve sabunla yıkayın. Lavaboyu bol su ile durulayın.

Kullandığınız sabun, diş fırçası ve havlunuzu ayırın. İç çamaşırlarınızı ve yatak takımlarınızı diğer çamaşırlardan ayrı yıkayın bol su ile durulayın.

Kaşık, çatal, bıçak, tabak ve bardak gibi özel eşyalarınızın başkaları tarafından kullanılmasını engelleyin ve bol su ile ayrı olarak yıkayın.

Evde ve işte çevrenizde bulunan kişilerden mümkün olduğunca uzak durun. Çevrenizdeki kişilerle aranızda en az 1 metre mesafe bırakın ve 1 saaten fazla birarada kalmayın. Daha uzun süre birarada bulunmanız gerektiğinde aranızda enaz 2 metre mesafe bırakın.

Bebekler ve 10 yaşından küçük çocuklarla yakın temasta bulunmayın. Çocuğunuzu kucağınızda tutmayın, yemek yedirmeyin, bezini değiştirmeyin vb. Belli bir süre onlara bir başkasının bakmasını sağlayın.

Eğer emziriyorsanız süt vermeyi kesin.

Hamile kadınların yanında durmayın.

Eşinizle yakın münasebetiniz yarım saatten fazla olmamalıdır. Aynı yatakta yatmayın. Yatarken aranızda duvar olsa bile enaz 2 metre mesafe bırakın.

60 yaşından yaşlı kimseler için radyasyondan etkilenme riski düşüktür. Bu yaştaki yakınlarınız için radyasyon korunma önlemleri alınması gerekmez.

Birkaç saatlik kısa süreli ziyaretçi kabul edebilirsiniz. Ziyaretçilerle aranızda en az 2 metre mesafe bırakın. Çocuk ve hamile ziyaretçi kabul etmeyin.

Tedaviden sonra işinize dönmek zorunda kalırsanız mesai arkadaşınızla uzun süre birarada kalmayın İşvereninizi durumunuz hakkında bilgilendirin.

Özellikle küçük çocuklarla birarada olmanızı gerektiren işte çalışıyorsanız işinize ara verin. (Öğretmen, çocuk bakıcısı vb)

Radyasyona duyarlı bir işte çalışıyorsanız işinize ara verin. (Fotoğrafçılık, RIA laboratuvarı görevlisi vb)

Sinema, tiyatro, konser ve benzeri kalabalık mekanlara gitmeyin.

Eğer beklenmedik bir şekilde, başka bir hastalık sebebiyle herhangibir bir sağlık kuruluşuna gitmek zorunda kalırsanız, sizinle ilgilenecek personele yakın zamanda radyoaktif iyot tedavisi gördüğünüzü bildirin.

Kendilerine tedavi amaçlı olarak I-131 radyoaktif maddesi verilen hastalar, bu madde verildikten ne kadar sonra evlerine gönderilebilirler?

I-131 radyoaktif maddesi ile tedavi edilen hastanın taburcu olabilmesi için vücudundaki radyoaktivite miktarının 600 MBq’in ve 1 metre mesafedeki doz hızının 30 mSv/saat’in altına düşmüş olması gerekmektedir.

Birlikte kaldığım arkadaşım 24 saat önce PET taraması yaptırdı. İki yaşında bir bebeğim var. Arkadaşımın bebeğimin yakınında olmasının bir tehlikesi var mı? Dokunduğu eşyalarda radyasyon tehlikesi var mı?

Hayır, arkadaşınızın iki yaşındaki bebeğinize zararı yoktur. PET enjeksiyonunda kullanılan radyoaktif madde çok hızlı bir şekilde bozunur, ayrıca vücuttan üre ile birlikte atılır. Arkadaşınız henüz hastanede iken dozun %20'si üre ile vücuttan atılır.

Bu maddenin çok kısa bir yarı ömrü vardır. Başka bir ifade ile; 12 saat sonra aktivite miktarı %1'in altına düşer, 24 saat sonra hiç kalmaz. Diğer taraftan, radyoaktif madde dışarıya deri yolu ile çıkmayacağı için arkadaşınızın dokunduğu eşyalara radyoaktivite bulaşmaz.


Radon Gazı

Radon Gazı Nedir?

Uranyumun bozunarak ilk olarak radyuma dönüşmesi sonucu radyumun oluşturduğu kokusuz, tatsız, gözle görünmeyen, renksiz, ağır bir asal gazdır. Birim ağırlığı (9,73 kg/m3) aynı hacimdeki havaya göre 8 kat fazladır. Topraktan havaya geçer ve doğada hemen her yerde az veya çok bulunur.

İyonlaştırıcı bir radyasyon çeşidi olan alfa parçacıkları yayarlar. Yarı ömrü 3.8 gündür.

Not: Uranyumun bozunması sonucu oluşan radon da alfa parçacığı yayarak plutonyuma dönüşür.

Radon Gazının İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Alfa parçacıkları elektrik yüklüdür ve soluduğumuz havadaki tozlara ve diğer parçacıklara yapışarak solunum yollarımıza yerleşebilir ve neden olacakları dahili ışınlamayla DNA'ya zarar vererek akciğer kanserine yol açabilir.

Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) ilgili raporlarına göre dünyadaki akciğer kanserinin %15'ine radon gazı sebep olmaktadır.

Konuyla ilgili yapılan son araştırmalara göre, 75 yaşına kadar hiç sigara içmeyenlerin 100 Bq/m3 yoğunluklu radon gazına maruz kalmaları halinde akciğer kanserine yakalanma risklerinin bu yoğunluktaki radon gazına maruz kalmayanlara göre 1/1000 oranında arttığı sonucuna ulaşılmıştır.

Aynı radyasyon oranına maruz kalan sigara içen kişilerde ise akciğer kanserine yakalanma oranının 25 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. On binlerce akciğer kanseri ölümü radonla bağdaştırılabilir. Ancak, buradan, radon gazına maruz kalan herkesin akciğer kanserine yakalanacağı anlamı çıkartılmaması gerekir. Akciğer kanseri riski, özellikle sigara içenlerde çok daha fazladır. Radon ile sigara “sinerjistik” etki gösterirler; yani, ikisine birden maruz kalındığında olacak zarar, ikisinin ayrı ayrı meydana getireceği zarardan daha büyüktür.

Radon gazı, başlıca zararlı etkilerini solunduğu zaman gösterir; radon içeren suyu içmekle mide kanseri olma olasılığı, radonu soluyarak akciğer kanseri olma olasılığına göre çok azdır. Ancak, sudaki radon, duş yaparken havaya karışabilir ve solunabilir.

USA Çevre Koruma Ajansının (EPA-Environmental Protection Agency) belirlemelerine göre radon gazı sigaradan sonra akciğer kanserinin ikinci büyük nedenidir. ABD'de yılda 21.000 kişi radon gazının indüklediği akciğer kanserinden ölmektedir. Bunların arasında yaklaşık 3.000'i hayatı boyunca hiç sigara kullanmamış kişilerden oluşmaktadır. Ülkemizde ise meme kanserinden sonra en çok akciğer kanserine rastlanmaktadır.

Radon Gazı Kaynakları Nelerdir ve Bu Gaza Ne Şekilde Maruz Kalırız?

Radon gazına uranyum madeninde, granit gibi metamorfik ve fosfat kayalarda, şistli ve kalkerli tabakalarda rastlanmaktadır. Dünya ölçeğinde yılda atmosfere salınan gazın miktarı 2,4 milyar kuri (90 TerraBq) olmaktadır. Bazı yapı malzemelerinin yapımında kullanılan topraklarda ve suda uranyum ve toryum izleri bulunmaktadır.

Özellikle ev yapım malzemesi olarak kullanılan taş, toprak, çimentoda doğal olarak bulunan radon gazı nefes yoluyla akciğerlere ulaşır.

Açık Havada, Suda ve Evlerde Müsaade Edilen Radon Gazı Yoğunlukları Nedir?

Radon gazı yoğunluğu öncelikle toprak yapısına bağlıdır. Özellikle bazı granit ve kaya tabakalarının bulunduğu bölgelerde radon gazı yoğunluğu fazladır. Toprak altındaki katmanların yapısına bağlı olarak uranyum ve radyum yoğunluğu farklılık gösterir. Buna bağlı olarak topraktan havaya yayılan radon gazı yoğunluğu 10-20 Bq/m3 arasında değişir. Radon yoğunluğu mevsime ve atmosferik şartlara bağlı olarak da büyük değişiklik gösterir. Örneğin havanın basık ve rüzgârsız olduğu bölgelerde radon gazı yoğunluğu artmaktadır. Suya doymuş topraklarda radon gazı miktarı daha fazladır.

Radon gazının havadaki miktarı bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye göre değişim gösterir. Havadaki seyreltmeden dolayı dış ortamda radon seviyesi genellikle düşük olur.

Radon gazı içme suyunda da bulunabilir, ancak yoğunluğu suyun kaynağına göre değişir ve zaman zaman tehlikeli seviyelere ulaşabilir.

Radon gazı seviyesi yapı içinde ve kapalı ortamlarda görece yüksektir. Evlerimizdeki radon gazı yoğunluğu binalarımızın altındaki kayalarda ve topraktaki uranyum miktarına, radon gazının evlerimize girişini kolaylaştıran özellikle bina tabanlarındaki hava aralıklarına, iç ortam ve dış ortam hava değişimi sayısına bağlıdır. Özellikle soğuk havalarda evlerin ısıtılması sonucu evdeki basınç az ve dışarıdaki basınç fazla olur ve bu nedenle içerdeki radon oranı yükselir. Aynı durum rüzgarlı havalar için de geçerli olduğu için radon oranı içerde artar. Yaz aylarında ise iyi havalandırılmış işyeri ve evlerde dışarısı ile basınç farkı olmayacağı için ortamdaki radon seviyesi azalır.

Radon gazına karşı korunmuş bir yapıda bu değer 100 Bq/m3 civarındadır.

ABD'de yapı içinde kabul edilebilir radon gazı yoğunluğu 74 Bq/m3 iken AB'de bu değer eski yapılarda 400 Bq/m3, yeni yapılarda 200 Bq/m3 olarak belirlenmiştir. 2010 yılında İngiltere, standardını yenileyerek kabul edilebilir en yüksek radon miktarını 100 Bq/ m3 seviyesine indirmiştir.

Ülkemizde ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği'ne göre konutlar için bu değer halen 400 Bq/ m3'dir.

Radon Gazından Nasıl Korunabiliriz?

Öncelikle inşaat alanlarının radon haritası çıkarılmalı ve bu alanların radon seviyeleri belirlenmelidir. İnşaatlar radonun sızdırmayacak kalitede yapılmalıdır.

Radondan korunmak için evler sık sık havalandırılmalı, özellikle bodrum katlardaki taban ve duvar çatlakları kapatılmalıdır. Evlerin havalandırılması radonun evde birikmesini önlemek için gereklidir. Bu yüzden evin altındaki radonu çekerek dışarı veren havalandırma sistemleri kurulmalıdır.

Amerikan Çevre Koruma Dairesi, özellikle üçüncü kattan daha aşağıdaki evlerin radon gazı yönünden dikkate alınmasını önermektedir.

Radon gazının yarı ömrü 3,8 gün olduğu için giderme işlemlerinin sonucu en geç birkaç hafta sonunda alınacaktır. Gaz yoğunluğun azaltmanın ikinci bir yolu da yapı havalandırmasının artırılmasıdır. İyi havalandırılmış bir ortamda radon yoğunluğu dış ortam değerleri olan 10 Bq/ m3 seviyesine gelecektir.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK), yapılarda radon tehlikesini azaltmak için alınabilecek tedbirleri şöyle sıralamaktadır:

- Yapı malzemelerinin radyoaktivite analizleri ve doz değerlendirmeleri yapılarak değerlendirme sonuçları tavsiye edilen seviyenin üzerinde olan malzemeler yapımda kullanılmamalıdır,

- Yapıların, özellikle bodrum katlarının toprakla yalıtımı iyi yapılmalıdır . Bodrum ve zemin katlarının tabanına betondan sızıntıyı önlemek amacıyla çatlağı olmayan bir şap dökülmeli, subasman betonunun toprakla irtibatı gaz sızmasına imkân vermeyecek şekilde yalıtılmalıdır.

- Radon seviyesi yüksek olabilecek 20 yıl ve daha yaşlı yapıların temeldeki çatlak, delik ve gaz yalıtım denetimleri yapılmalı ve gerekiyorsa onarılmalıdır.

- Yerden ve duvarlardan yapı içine sızacak radon gazının boşaltılması için kapalı ortamların yeteri derecede havalandırılması sağlanmalıdır.

- Konutlarda enerji verimliliği için kapı ve pencerelerde yapılan hava sızdırmazlığı nedeniyle yapı içinin havalandırılmasına özen gösterilmelidir.

- Radon gazının kanser riskini artırması nedeniyle kapalı ortamlarda sigara içilmemelidir.

Ülkemizde radon gazı ve onun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin bilinmemesi yapılarda önleyici uygulamaların alınmasını ne yazık ki çok geciktirmiştir. Kentsel dönüşüm ve yapılarda enerji verimliliğinin çokça konuşulduğu bu günlerde kullanılmakta olan yapılarda sağlıklı yaşam koşullarının da göz ardı edilmemesine özen gösterilmelidir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de enerji performans sertifikası gibi radon sertifikası da emlak alım satımlarında yapı değerini artıran ve zorunlu belgeler olarak aranmalıdır.

Radon Gazı Evlerimize Nasıl Girer?

Yapılarda radon gazının etkisinde kalmanın sebepleri olarak yapının oturduğu zemin altında belirli kaya oluşumları ve tabakaların bulunması ve yapıda granit gibi malzemelerin kullanılmış olması gösterilmektedir.

Özellikle kış aylarında iç-dış hava sıcaklıkları arasındaki farkın en üst seviyeye çıkması sonucu yapılar adeta bir baca gibi çalışarak zemin ve çevresinden yükselen radon gazını yapı içine doğru çekmektedir.

Topraktaki radon, yukarı doğru hareket eder ve tabanlardaki ya da duvarlardaki çatlaklardan, boşluklardan,birleşme yerlerindeki boşluklardan, tesisat için açılmış deliklerden ve drenajdan evlerin içine girer. Bu yüzden, radon seviyesi bodrum katlarda, kilerlerde ve toprakla temas eden zeminlerde daha fazladır.

Daha az düzeyde olmak üzere, radon evlere, kullanılan kuyu suyu ile de girebilir.

Radon Gazı Evlerimize Nasıl Girer?


Radyasyon Hakkında Temel Bilgiler

Radyasyon ölçüm birimleri olan Coulomb/kg(C/kg), Gray(Gy) ve Sievert(Sv) arasındaki farkları basit bir şekilde açıklayabilir misiniz?

Radyasyon ölçüm birimleri